Toroslara Gezi

TOROSLARA GEZİ

Prof. Dr. K. Hüsnü Can Başer

12 Temmuz 1998 günü sabah 4’te Eskişehir’den seyahate başladık. Land Rover arazi arabamız ve römork kamp malzemeleriyle, arazide kullanacağımız teçhizatla ve preslerle doldurulmuştu. Şoför Mehmet Emin, Temel ve ben Ankara’ya doğru yola çıktık.

3 saat süren yolculuktan sonra Ankara’ya yaklaşırken cep telefonundan bizi Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi önünde bekleyecek olan Prof. Dr. Tuna Ekim’i aradım. Mesaj bıraktım. Fakülteye geldiğimizde bizi bekliyorlardı. Tuna Ekim’in damadı Ricardo, Shakti prodüksiyon şirketinden Mustafa ve bir görevli, Hayri Duman ve Zeki Aytaçla buluştuk. Hayri ve Zeki bizim arabaya geçtiler Suzuki Vitara önde biz arkada yola koyulduk. Ankara – Adana karayolunun Konya kavşağında bir yol lokantasında kahvaltı ettik. Çorbamızı içtikten sonra yine yola çıktık. Konya üzerinden Akseki’ye yöneldik. Seydişehir’i geçtikten sonra birkaç yıl önce keşfedilen boylu Centaurea iconiensis türünü görmek için yetiştigi yere gittik. Bitkinin resmini çektik ve herbaryum materyali aldık. Tekrar yola koyulduk.

Akseki’ye varmadan önce yeni keşfedilen ve henüz yayınlanmamış olan Sideritis ozturkii’yi görmeye gittik. Yolda bir çeşme başında Tuna Ekim’in Seydişehir’de yaptırdığı pideleri yedik. Çeşmenin üstündeki tepe yamacından tırmandık ve dik yamaçlardaki bitkileri topladık.

 

Sideritis ozturkii gerçekten çok güzel ve hoş kokulu bir bitki. Habitatında çok bol yetişiyor.

 

Akseki’ye 30 km kala bir kır kahvesinde oturup çay içtik. Akseki’ye vardığımızda akşam oluyordu. Akseki dışındaki bir dinlenme tesisinde TEMA ekibini beklemeye başladık. Fırsattan istifade presleri de yaparken TEMA’nın GMC arazi arabasında Prof.Dr.Adil Güner şoför koltuğunda, Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit birlikte geldiler. Hep birlikte yemek yedikten sonra Akseki’ye gittik ve ikişer ikişer bir otele yerleştik. Yakında bir açık hava kahvesine o geceki Dünya Kupası final maçını seyretmeye gittik. Brezilya – Fransa arasındaki final maçının ilk devresini seyrederken uykum geldi. Zira, bir gece önce Göynük’ten gece saat 2’de gelmiştik ve sadece iki saat uykuyla duruyordum. Kahveden Adil ile ayrıldığımızda Fransa ilk golü atmıştı. Daha sonra maçın Fransanın galibiyetiyle bittiğini öğrendik.

Bir duş aldıktan sonra deliksiz uyumuşum. TV ekibinin kameramanı da Akseki’de bize katıldı. Sabah kahvaltımızı yapıp yola çıktık. Bizim Aselsan el telsizlerinden arabalara birer adet dağıttık ve ilk günkü parolayı “kekik” olarak belirledik. Kekik1 bizim araba, kekik2 TEMA, kekik3 ise Vitara idi. İlk durağımız Antalya’nın Gündoğmuş ilçesiydi. Gündoğmuş’ta babam 1950’lerin başında hâkimlik yapmış. Ben çocukken oraya katırların üstünde birkaç günlük seyahatle varmışız. Benim Gündoğmuş’ta o yıllarda kayalar üstünde çekilmiş bir resmim gözümün önünden gitmez. Orman Bölge Müdürlüğünde biraz eğlendikten sonra Söbüçimen yaylasına doğru yola çıktık.

Yaylaya vardığımızda akşam oluyordu. Bizim kamp malzemelerimiz vardı. Ancak, Hayrettin ve Nihat beylerin o şartlarda rahat etmesi mümkün değildi. Bu yüzden oğlu, Hayri’nin Ankara’dan arkadaşı olan Alanya’lı Kürt Osman Ağa’nın evine gitmeye karar verdik. Yayladaki büyük bir krater gölünün yanından geçip ağa’nın evine vardığımızda kendisinin orada olmadığını öğrendik. Ancak eşi “ağa yoksa ben varım” deyip bizi bırakmadı. Çadırlarda kalmamıza da izin vermedi. Evi bizim kalacağımız şekilde hazırlamaya girişti. Bahçedeki sundurmanın altında oturduk. Kendi getirdiğimiz yiyeceklerle bir sofra kurduk. Ağanın eşi de yoğurt, peynir, vs. ile çay getirdi. Karnımızı doyurduk. Hava kararınca etraf buz gibi oldu. Jeneratörü çalıştırıp etrafı aydınlattılar. Saat 10 gibi uyumaya gittik. TEMA ekibi üç kişi bir odaya yerleşti. Bizler de Mehmet Emin, Zeki, Hayri ve ben diğer odaya geçtik. Tuna Ekim ve Ricardo uyku tulumunda sundurmanın altında yattılar. TV ekibi ise araba’da yatmayı tercih etmiş. Sabah 6’da uyandım. Dışarı çıktım. Baktım Tuna Ekim arkadaki tepeye doğru yürüyüşe geçmiş. Bende onu takip ettim. TEMA arabasının yanından geçerken Nihat beyin arabada olduğunu gördüm. Gece arabada kalmaya karar verdiğini söyledi. Tepe’den indikten sonra kahvaltı ettik. Kahvaltıdan sonra Zeki ile ben dağın başka bir tarafına çıkmaya karar verdik. Hayri, Ricardo ve Adil ise başka bir tarafa. Tuna bey zaten başka bir tarafa doğru yola çıkmıştı. Dağın tepesinde Teucrium montana buldum. Bu kadar doğuda bu türü bulmak bana ilginç geldi.

Yola koyulduk. Gayemiz 100 yıl önce o yöreden Alman botanikçilerce toplanmış Sartoria türünü bulmak. Bitki 1500 m civarında bir yükseklikten toplanmış. Dura kalka bitkiyi aradık. Bu arada gittiğimiz bir yaylada, Alanya köylüleriyle konuştuk. Köylülerden biri Prof.Davis’in o yaylaya 1950’lerde geldiğini hatırladı ve yanındakilerle yaptıklarını doğru bir şekilde anlattı. Köylülerden birinin çay olarak kullandıklarını söyledikten sonra toplayıp getirdiği bitkilerin Cyclotrichium origanifolium, Satureja cuneifolia ve Sideritis libanotica subsp. violascens olduğunu teşhis ettik. Hadim’e giderken Korualan kasabasında yol kenarına masaları kurdurduk ve öğle yemeği yedik.

Konya’nın Hadim ilçesine vardığımızda akşam oluyordu. Belediye oteline gittik. Güzel bir otel. Herbirimiz ayrı bir odaya yerleştik. Otelin rahatlığını görünce burayı baz yapmaya karar verdik. Hergün gezilerimizi yapacak, gece buraya gelecektik.

Kasabanın göbeğinde bir lokantayı peyledik ve her sabah çorbayla akşam yemeğini burada yemeğe karar verdik. Yemeği yedikten sonra presleri yaparken Belediye Başkanı ve Kaymakam geldiler. Kendileriyle tanıştık. Ertesi akşam Belediye Başkanının onurumuza Otelde yemek vereceğini öğrendik.

 

Hadim’deki ilk sabahımızda (14 Temmuz) kahvaltıdan sonra Göksu vadisi tarafına gittik.

15 Temmuz sabahı kahvaltıdan sonra Orman Bölge Şefliğine gittik ve bölgeyi bilen bir görevlinin yanımıza verilmesini rica ettik. Bölge şefi orada değilmis ancak yardımcısı bize bir orman korucusunun verilmesini sağladı. Hayrettin bey, Nihat bey ve Adil arabayı tamir ettirmek için Konya’ya gittiler. Kalanlar birlikte yola çıktık. Gevne vadisi yoluna girdik. Durduğumuz ilk istasyonda Ricardo’nun sürprizi vardı. Arabadan Grappa şişesini çıkarttı ve bardaklara koydu. Birlikte doğum günümü dağ başında kutladık. Bitki toplaya toplaya, vadinin dibine ulaştık. Arabalarla suyu geçtikten sonra bir kır kahvesinde öğle yemeğimizi yedik. Oradan ayrılıp, suyun kaynağına yakın bir bölgeye gitmek üzere hareket ettik. Yoldan ayrılıp bir kaç evin olduğu vadiye hakim bir yerde arabaları bıraktık ve patikadan yürüyerek nehir kıyısına indik. Suyun karşısına geçmemiz gerekiyordu. Herkes ayakkabılarını çıkarıp karşıya geçti. Ben ise botlarıma güveniyordum! Taşlardan atlaya atlaya kıyıya 2 metre kalıncaya kadar yanaştım. Hayrinin suya attığı taşlarla oluşturduğu sete basarak atlamak isterken taşlar yerinden oynadı, dengemi kaybettim ve suya battım. Epeyce ıslandım. Elbise ve botları çıkarıp taşların üzerinde kurumaya bıraktım. Ben hariç ekibin diğer elemanları suyun kaynağına doğru yürüyüşe geçti. Ben ise onları iki saat kadar bekledim. Geldiklerinde hep birlikte nehrin hafifçe derinleşen kısmında yüzdük. Elbette üzerimizdeki sliplerle. Mayo orada ne gezer! Kaygan taşlar üzerinde kaymamak için dikkatlice yürüyerek kıyıya ulaştık. Kıyıdaki çakıl ve diğer taşlar ayak tabanlarımıza değdikçe sanki beyinlerimizle basıyormuşcasına sancı veriyordu. Elbise ve botlar kurumuştu. Onları elime aldım ve dikkatlice yürüyerek karşı kıyıya geçtim. Dönüşe geçtik ve Hadim’e döndük.

Belediye Başkanı’nın akşam yemeğine Kaymakam dahil tüm resmi idareciler katıldı. TEMA faaliyetleri ağırlıklı konuşmalarla yemek zevkli geçti.

Ertesi gün (16 Temmuz} aynı nehrin kaynağının üzerindeki tepede kurulu Tosmuk yaylasına gittik. Orman Bölge şefi de kendi arabasıyla bize katıldı.Yaylada kalan Alanya köylülerine çevreyi sorduğumuzda etrafı tarif ederken “çöl” demeleri dikkatimizi çekti. Ricardo imdadımıza yetişti. Türkmenistan’da “Orman’a “çöl” dendiğini söyledi. Adamlarda “çöl” derken ağaçları gösteriyorlardı. Vadiye inileceğini söylediğimizde, köylüler iniş ve çıkışın çok yorucu olduğunu, bir keresinde aralarından birinin yorgunluktan yürüyemez ve adını dahi söyleyemez halde kaldığını anlattılar. Buna rağmen, Hayri, Zeki ve Temel yanlarına yolu bilen birini alıp yola koyuldular. Biz de köylülerle biraz sohbet ettikten sonra arabalara binip, yaylanın başka bir bölgesine hareket ettik. Yolun bittiği yere kadar gittik. Sonra nevalemizi alıp yamaçtaki bir ağacın altında kamp kurduk. Bizimkiler muhtemelen buradan yukarı çıkacaklardı. Ellerinde telsiz olduğu için zaman zaman haberleşebiliyorduk. Orada 4 saat geçirdik. Bir ara bizimkilerle irtibatı kaybedince, yaylaya dönmeye karar verdik. Yerleşim yerine vardıktan yaklaşık bir saat sonra bizimkiler geldiler. Geç gelmelerinin sebebi, Zeki’nin yorgunluktan perişan hale gelmesi ve sularının bitmiş olmasıymış. Nihat beyin o akşam vermeyi planladığı yemeği Taşkent’te yiyeceğimizi öğrendik. Hadim’e 10 krn uzaklıktaki Taşkent ilçesine gittik. Belediyeye ait Pirlerkondu Oteli gözlerimizi kamaştırdı. Pirlerkondu Taşkentin eski adıymış. Otelin diyagonalinde yolun karşısındaki köşedeki çeşmenin yanında bulunan atlı adam ve elinde testi taşıyan kız heykelinin Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykübat ile ona su veren köylü kızına ait olduğunu öğrendik. Heykele ilham veren konunun ilginç bir hikâyeden kaynaklandığı heykelin kaidesindeki yazıdan anlaşılıyor. Yemeğe Taşkent Belediye Başkanı da geldi. Yemekten sonra Hadim’e döndük.

Sabah Taşkent yolundaki Kiraz Üretim Çiftliğine gittik. Sahipleri Hayrettin beyi ağırlamak istemişler. Bol bol kiraz yedik. Ricardo bizlerden ayrıldı ve Yalova’ya döndü. Yola çıktık. Hedef Ermenek dolaylarını gezmekti. Taşkentten biraz ayrılınca ormandaki çamların şekilleri dikkatimizi çekti. Dallar sanki vertisillat dizilişliydi. Bunun halkın ağaçları budamasından kaynaklandığını öğrendik ve şaşırdık. O yörede Allium karacae’nin varlığını saptadık ve topladık.

O akşam Otel’de alabalık yedik. Kiremitte alabalıkları anlaştığımız lokanta bizim için yapmıştı. Sıcak sıcak otele getirdiğimiz alabalıkları afiyetle yedik. Bir gece öncesinden itibaren otele gelmeye başlayan yabancı öğrencilerde ekibi tamamlamıştı. Bunlar bir UNESCO programı dâhilinde yaz tatillerini 1520 gün süreyle geçirmeye gelen gençler. İaşeibateleri Belediye’ce karşılanıyor. Hafta içi parklarda amele gibi çalışıyorlar. Hafta sonları çevre gezileri düzenleniyor. Kızlı erkekli grubu buraya getiren Ankara’da Kurulu bir şirket. Organizasyon için gelen şirket temsilcisi de Hacettepe Üniversitesinde öğrenci cici bir genç kız. Yabancılardan kurulu ekibin masasına da kiraz gönderdik. Zira ertesi gün yola çıkacağımızdan Kiraz Çiftliğinde hepimiz için kiraz ısmarlamıştık. Kirazlar kutulara koyulmuş halde arabalara yerleştirilmişti.

Sabah erkenden yola çıktık. Konya yol ayrımında bir yol lokantasında çorbamızı içtik ve Konya’ya doğru hareket ettik. Konya’da yol üzerindeki bir alışveriş merkezinde durup ikmallerimizi yaptık ve TEMA ekibinden ayrılarak Eskişehir’e yöneldik. Onlar Tuz Gölü civarında bitki toplayıp Ankara’ya geçeceklerdi. Hayrettin bey ve Adil ertesi gün Eskişehir’e geleceklerdi.

Gezimiz çok zevkli ve başarılı geçmişti. Çok sayıda aromatik bitki toplamıştık. Bu arada bir kaç tane de yeni tur bulunmuştu. Sartoria’yı bulamamıştık ama yeni türler tesellimiz oldu. Bulunan yeni bir türe Nihat Gökyiğit’in adı verildi: Allium goekyigitii.